Adnan Yalım’ın “Zaman – İmaj” adlı sergisi 25 Kasım – 15 Aralık 2011 tarihleri arasında, Ankara’da Galeri Soyut’ta sanat izleyicileriyle buluşuyor.

Yalım’ın son resimleri, sanatçının yıllardır yakın durduğu pop biçimselliği ve erotizm anlamsallığı üzerinden sorgulamalarına devam ediyor. Dile getirdiğimiz ve sanatçının çalışmalarına yakın duran bu kavramlar üzerinde bazı değinmelerde bulunmak istiyorum. Pop biçimsellik dediğimiz mesele, evrensel bağlamda dünyada 60’lı yıllardan beri sorgulanmaktadır. Türk resminde ise sanatçıların tümden olmasa da ara devrelerinde zaman zaman uğradıkları pop yaklaşım konusu, Yalım’ın elinde, sanatının yaşamsal amacı haline gelmiştir. Sanatçı, pop biçimselliğin kendine özgü ironik, figüratif yaklaşımlarını benimserken, diğer taraftan kendine ait fantastikleşen renk vurgularını  da gözler önüne sermekten kaçınmamaktadır. İşte bu noktada sanatçının değişik ve kendine ait olan yanı da, öncelikle biçim dili bağlamında ortaya çıkmaktadır. Çünkü renk tercihleri, tamamen resimlerinin kosmozunu da belirleyen bir özellik olmaktadır. Ayrıca resim yüzeylerini gerek boyayı kullanarak iki boyutlu, gerekse -ptik espriyi değerlendirerek üç boyutluşan tuval gövdelerine ayırmaktadır. Bu ayırmalar mekânla ilgili boyutlaştırma çabaları olarak ayrıca dikkat çekmektedir.

Adnan Yalım’ın resimlerinde kadın figürünü biçimsel boyut açısından dışarıda bıraktığınızda soyut, hatta geometrik de olan renk alanlarıyla karşı karşıya kalırsınız. Bu, şu demektir: Sanatçı, figür ve nonfigür filozofilerin erdemine ulaşmış, kendi ruhsallığında bunları çözümlemiş, buradan nerede neyi, ne kadar ve ne zaman ileri süreceğini bilme boyutuna varmıştır. Aslında erotizm temsili yapan kadın figürlerini, kompozisyonlarda kütle olgusu açısından değerlendirdiğimizde, dinamiklik unsurunun da temsiliyetini üstlendiğini görürüz. Bu bağlamda statik olanlarsa daha geometrik ve grafik tanımlı elemanlardır. Birden fazla erotik kadın figürünün kullanıldığı kompozisyonlarda ise, daha anlatımcı olmak tercih edilmiştir. Erotik olan çekici, dolayısıyla çeken, olmayansa kompozisyonlarda iten bir süreci devreye sokmaktadır. Aslında Adnan Yalım, bir diğer taraftan ele aldığı biçimsel vurgularla “itme-çekme”ye ulaşmayı hızlandırarak, resimlerinin izleyici tarafından çekici kılınan birer varlık olmasını da sağlamaktadır. Bu noktada erotizmin çekiciliğini kullanmakla, erotizmi araç olmaktan çıkararak amaç haline de sokmaktadır. İşte sanatçıyı dünyada bilinen pop sanat anlayışlardan koparan yanı da böylelikle ortaya çıkmaktadır. Bu özelliği, sanatçının hem dünya sanatı, hem de Türk sanatı bağlamındaki atılımcı yanını göstermektedir.

Resimlerde kadının dişiliğini ön plana çıkarmak salt erotizm açısından değil, dişisellik filozofisi bağlamında da irdelenebilir. Bu, bir anlamda çoğaltma ve üreme mantığı üzerinden sorgulanmak istendiğinde de, sanatçının, sadece erotizm ve kadın olgularını üstelik ilişkili olarak ele almadığını da ortaya koyar. Sanatçının gerçekten neyin temsilini, nasıl bir varlık ve zaman ilişkisi boyutunda sorguladığını ve izleyiciyi bilinçli ikilemlere sürükleyerek, buradan elde ettiği çelişkili durumlarla, kadının anlamsallığını iyice sorgulamaya aldığını ve konuya parodoksal baktığını da görmekteyiz. İşte bu paradoksal yapılanma, Adnan Yalım resimlerinin özüdür.

İLGİLİ SANATÇILAR

ADNAN YALIM - 1957

1957 yılında Nevşehir’de doğdu. 1979 yılında girdiği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde Prof. Adnan Çoker atölyesinden, 1984 yılında master derecesiyle mezun oldu. Aynı yıl Paris'e giderek araştırma ve incelemelerde bulundu. Paris dönüşü, Malatya İnönü Üniversitesi'nde okutman olarak göreve başladı. 1989 yılında sanatta yeterlilik eğitimi aldı. 1990 yılında tekrar yurt dışına çıkarak Paris, Amsterdam ve Venedik’te araştırma ve incelemelerde bulundu. 1993 yılında yardımcı doçent olarak atandı. 23 kişisel ve çok sayıda ulusal ve uluslararası karma sergiye katıldı.
Halen Malatya İnönü Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.

Sanatçının yarattığı eserlerde, kitle iletişim araçlarının etkisiyle gerçeklikten uzaklaşan ve sanal bir dünyada yaşamaya başlayan insanlarla ilgili yorumlar görülür. 

“Eserlerimde kadın ve erkek arasında asırlar boyu süren ulaşılamayan uyum, zıtlık, çatışma ve gerilimi, ten ve metal temasıyla anlatmaya çalışıyorum. Kadın çok net bir şekilde resimde yer alırken erkek yok. Erkeği temsil eden oradaki gemiler, makinalar, motosikletler, yani kadının yanında yer alan objeler. Ama bu objeler çoğunlukla ölmek üzere olan, parçalanmış, paslanmış biçimleriyle resmediliyor. O da kadının doğurgan makinanın ölümlü olduğunu ima ediyor. Yani ne kadar bakarsanız bakın, o süreyi tamamlayacak. Ama kadın doğurgan olduğu için varlığını sürdürecek. Sonuç olarak “Ten-Metal”de kadın yumuşaklığı, doğurganlığı, kentselliği temsil ederken, erkek sert acımasız, maço ve soğuk yanı temsil ediyor. Bir de arada müthiş bir çelişki var.”

Haftanın Seçkisi

Yükleniyor...