C SALONU
GALERİ SOYUT / ÇANKAYA
31 Ekim 2025 - 12 Kasım 2025
18.00 - 20.00
Seramik Sergisi
Seramik sanatçısı Elif Nuran Yaşarol, yeni sergisi “Derinliğin Sonsuz Döngüsü” ile 31 Ekim – 12 Kasım 2025 tarihleri arasında Galeri Soyut C Salonu’nda sanatseverlerle buluşuyor. Yaşarol’un doğa, denizaltı yaşamı ve döngüsel varoluş üzerine kurduğu bu sergi, izleyiciyi hem biçimsel hem de düşünsel anlamda derinliğin sessiz katmanlarına davet ediyor.
1988 Eskişehir doğumlu sanatçı, 2013 yılında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Seramik ve Cam Bölümü’nden mezun olduktan sonra Bodrum, İstanbul ve Ankara’da pek çok sergiye imza attı; ayrıca Türkiye’nin önde gelen sanat fuarlarında eserleriyle yer aldı. Yaşarol’un üretimleri, mercanların sabrını, yılan balığının karanlığını, ahtapotun çoklu bilincini ve kartalın gökyüzüne uzanan gücünü seramik formunda yeniden yorumluyor.
“Derinliğin Sonsuz Döngüsü”, suyun hatırlamanın en eski dili olduğunu hatırlatan bir yolculuk sunuyor. Sanatçının her bir eseri, doğanın unuttuğumuzu sandığımız bilgeliğini yeniden görünür kılıyor; derinliğin, gökyüzüyle birleştiği o kadim dairenin izini sürüyor.
1988 yılında Eskişehir’de doğan Elif Nuran Yaşarol, 2013 yılında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Seramik ve Cam Bölümü’nden mezun olmuştur. Sanat yolculuğu boyunca Bodrum, İstanbul ve Ankara’da pek çok sergi düzenlemiş; ayrıca İstanbul, Ankara ve İzmir’deki fuarlarda eserleriyle yer almıştır.
Yaşarol’un üretim pratiği, doğanın derin döngüsüne ve deniz altının bilinmezliğine duyduğu hayranlıktan beslenir. Onun yapıtlarında mercanların grift yapısı, yılan balığının karanlığı, ahtapotun çoklu bilinci ve kartalın gökyüzüne uzanan gücü bir araya gelir. “Derinliğin Sonsuz Döngüsü” manifestosunda da ifade edildiği gibi, sanatçı için su, hatırlamanın en eski dilidir; her form, yaşamın unutulmuş bir duasını taşır.
Kendi atölyesinde çalışmalarını sürdüren Yaşarol, doğaya ve hayvanlara derin bir sevgiyle bağlıdır. Onun eserleri, denizin unuttuğunu gökyüzünden yeniden öğrenmeye çalışan bir bilincin izlerini taşır; sessizliğin içinden yankılanan bir varoluşu görünür kılar.
Derinliğin Sonsuz Döngüsü
Deniz, varoluşun ilk aynasıdır; gökyüzü onun yansımasıdır. Mercan, sessizliğin içinden büyüyen bir yankıdır. Her bir dalı, zamanı unutan bir hücrenin sabrını taşır. Mercanlar, yeniden doğmanın en yavaş ama en emin yolunu bilir; tekrar ederek değil, hatırlayarak çoğalırlar. Onların grift yapısı, yaşamın düğümünü çözülemez kılar. Derinlik, yalnızca karanlık değil, bilginin sessiz katmanıdır. Yılan balığı bu karanlıkta süzülürken gecenin damarlarını okur, baykuşun bilgeliğiyle aynı sessizlikte nefes alır suyun altında. Bilgelik, bazen gözlerle değil, akışla görmektir.
Deniz altı, gökyüzünün tersine çevrilmiş sonsuzluğudur. Her kabarcık bir yıldız, her yosun bir galaksidir orada. Ahtapot, çoklu bilincin bedende vücut bulmuş hâlidir; kolları geçmişle geleceği aynı anda kavrar. Yengeç, kabuğuyla değil, geri çekilmenin kudretiyle güçlüdür; çünkü geriye gitmek bazen ileriye dair en derin adımdır. Kartalın gözü, yüzeyde olanın ötesini arar. O göz, bulutlarda değil, dalgaların altındaki gökyüzünü izler. Gökyüzüyle deniz arasındaki sınır, aslında bir yanılsamadır; çünkü sonsuzluk, iki uç değil, bir dairede gizlidir. Her mercan, bu dairenin bir hücresidir; her hücre, varlığın unutulmuş bir duasını taşır.
Üreme, yalnızca çoğalma değil, bilgeliğin yeni bir biçimle yeniden doğuşudur. Su, hatırlamanın en eski dilidir; o dilde hiçbir kelime insana ait değildir. Her dalga, her kabarcık, evrenin içe çekilmiş bir nefesidir. Baykuşun bilgeliğiyle, kartalın gücüyle, mercanın sabrıyla yeniden kurulur yaşam. Yılan balığının karanlığı, korkunun değil, doğumun rahmidir. Bu sergi, derinliğin ve göğün aynı bedende buluştuğu yerdir; çünkü biz, denizin unuttuğunu gökyüzünden yeniden öğrenen varlıklarız.
The Infinite Cycle of Depth
The sea is the first mirror of existence; the sky is its reflection. Coral is an echo growing out of silence. Each of its branches holds the patience of a cell that has forgotten time. Corals know the slowest yet most certain path to rebirth; they multiply not by repeating, but by remembering. Their intricate structure makes the knot of life impossible to untangle. Depth is not merely darkness—it is the quiet layer of knowledge. The eel glides through this darkness, reading the veins of the night, breathing in the same stillness as the owl’s wisdom. Wisdom, at times, is not to see with eyes, but to perceive through the flow.
The underwater world is the sky turned upside down. Every bubble there is a star, every seaweed a galaxy. The octopus is the embodiment of multiple consciousness; its arms grasp both past and future at once. The crab draws its strength not from its shell, but from the power of retreat—for sometimes, moving backward is the deepest step forward. The eagle’s eye seeks what lies beyond the surface; it does not watch the clouds but the sky beneath the waves. The boundary between the sea and the sky is an illusion, for infinity is not between two ends—it is hidden within a circle. Every coral is a cell of that circle; every cell carries a forgotten prayer of existence.
Reproduction is not mere multiplication, but the rebirth of wisdom in a new form. Water is the oldest language of memory, and in that language, no word belongs to humankind. Every wave, every bubble, is the universe drawing a breath inward. Life is rebuilt through the wisdom of the owl, the power of the eagle, and the patience of the coral. The eel’s darkness is not that of fear, but of birth. This exhibition is the place where depth and sky merge into one body—because we are the beings who relearn from the heavens what the sea has forgotten.
Yükleniyor...