C SALONU
GALERİ SOYUT / ÇANKAYA
04 Ocak 2019 - 23 Ocak 2019
18.00 - 20.00
Resim Sergisi
Galeri Soyut, 4 – 23 Ocak 2019 tarihleri arasında Mahmut Özdemir’in “Yeryüzü Notları” isimli kişisel resim sergisine ev sahipliği yapıyor.
Mevsimsiz Umut – Mahmut Özdemir’in Resmi Üzerine Kısaca
Doğayı tek başına, insandan bağımsız olarak ele almak, bir anlamda insan doğasının anlamı üzerine geliştirebileceğimiz düşünceleri sığlaştırır. Dolayısıyla doğa ve insan, birbirlerini etkileme strateji ve güçleriyle bir bütün olarak okunur. Tarih öncesi ve sonrasının dünyası, insanın doğayla ilişkisinin yalnızca barınma ve beslenme gibi ihtiyaçlar çerçevesinde biçimlendiği bir ekosistemden ibaret değerlendirilemez. Doğayı sanatın ana nesnesi olarak değerlendiren antikçağ düşüncelerinden günümüze kadar doğanın her unsuru; fiziksel devinimi, kimyası, biyolojik yapısı, sanatın ve gündelik yaşamın kimi zaman olağan, kimi zamansa olağanüstü bir kurgusu olarak yer alır.
Özdemir’in resmindeki doğa, insanın beslediği ümit ve bekleyişle aynı dili konuşuyor. Buradaki dil, insan ve doğanın aynı surette buluşmasıdır. Beslenen ümit, bu ümidin zamanla aşınması, mevsimi olmayan, Adalet Ağaoğlu’nun deyişiyle bir ruh üşümesi yaratır insanda. Resimlerdeki bu üşüme havasını bir nebze yumuşatan motif geyik imgesidir. Geyik, değişimin, aydınlanmanın, reenkarne halinde olmanın ve tükenmekte olan doğanın umut veren canlı bir formu olarak çıkar karşımıza. Antik Yunan, Hitit, Kelt, Slav, Macar, Yahudi, kızılderili ve Hindu kültürlerinde olduğu gibi, arketipik imgede geyik kültü, tıpkı ağaç gibi hayatın merkezinde yer alır. Mahmut Özdemir, resimlerinde geyik imgesini kullanarak ‘bekleyen’in umudunu taze tutmaya çalışır gibidir. Burada geyik imgesinin kullanılmış olması, onun sık sık boynuz değiştirmesi özelliğiyle reenkarnasyonu imlemektedir. Hayat, ressama göre, bütün olumsuzluklarıyla, ümitsizlikleriyle, yıkımlarıyla yeniden kendini var edecek bir gücü içinde saklamaktadır.
Geyik imgesi, resimlerdeki ağaçların kimi zaman fısıldadığı, kimi zaman da haykırdığı, sonbahardaki gibi mevsimsel olmayan bir tükenmişliğin sonunu getirecek, metalik bir yaşam formuna dönüşmüş olan doğayı olağan akışına yeniden kavuşturacak bir işlevi yüklenir. Resmi izleyenin gözlerinin için bakan insanlar ile mekân arasında sınır, fizikî bir topoğrafya ile değil, renklerle çizilmiştir. Buradaki amaç, dengelerin bozulmasıyla doğanın insan ile arasına koyduğu mesafeye, kaybettiği renklerle vurgu yapmasıdır. Ressam, resminde bütüncül bir mekân algısı yaratmaya çalışmaz, aksine, insan ile mekân arasında, ontolojik olmaktan çok kromatik bir ilişki kurarak doğal olmayanın yıkıcılığına dikkatimizi çeker.
Özdemir’in resimlerinde umut edilen, beklenen yenidünya, çadırların ve örtülerin altında gizlenmiş gibidir. Fakat ressam onu kimden gizlediğini açık etmez, resmi izleyenlerden mi, yoksa resimdeki insanlardan mı gizlemektedir bunu? Tıpkı resimlerdeki mevsim gibi, gizlenenin ve gizlenenin tam olarak ne ve kim olduğu net değildir. Ressam her defasında bizlere daha fazla derinlere sondaj atmamız, resme farklı açılardan bakmamız gerektiğini ima etmektedir. – Seyhan Kurt