Galeri Soyut, 8 – 27 Ocak 2021 tarihleri arasında Nurettin Akkaya’nın “Mühür” isimli kişisel resim sergisine ev sahipliği yapıyor.

MÜHÜR

Yeni bir dünya kirlerinden doğarken, ölümün soğukluğundan uzaklaşarak sanata sığındığımız günlerden geçiyoruz. 

“Hayat belirsiz, gelecek tahmin edilemez.  Akla hayale sığmayan her şey mümkün.” diyordu Titanik’in yönetmeni… Titanik, okyanusun dev dalgalarına karışan çığlıklar arasında  batarken kemancılar çalmaya, ressam da çizmeye devam ediyordu.

Nurettin’in büyülü figürleri de insanın varoluşundaki ilksel kaosu andıran  çığlıklarıyla şarkılarını söylemeye ve  teflerini  çalmaya devam ediyor.

Nurettin, bu sergisinde;  El Greco’nun yarım kalan eserindeki  “beşinci mührü” açıyor;  şimdinin gerçek ruhunu bulmak için  geçmişin eğlenceli, gizemli ve tutkulu  yanlarını bulmaya çalışıyor. Böylece bizleri  travmatik yitirme yaşantılarında mühürlenen içselliğin korunmuş  bölgelerinde yeni arayışlara itiyor. 

Ancak,  Greco’nun çamurlaşmış renklerine karşın sihirli bir armoni oluşturan parlak maviler, asi  yeşiller, kudretli kırmızılar şahlanmıştır burada… 

Zarif ve manalı mimiklerle birbirine bağlanarak asimetrik grup oluşturan figürler, saat zembereğinin dayanılmaz atılganlığına kapılarak çılgınca dans ederken fetvalarla kuşatılmış dünyaya meydan okuyorlar adeta !..

Onun resimlerinde yalnızlığa mahkum edilmiş bir insanın çığlığını içine alıp canlı tutmaya çalışan işaretler var.  Öyle bir işaret  ki;  tuvalden tuvale kendini  aşıyor ve örtüyor.  Görmeyi kışkırtıyor,  göreni  şaşırtıyor.  Orada  eski  ‘ben’  yeni  ‘biz’ oluyor ve  koroya katılıyor. Koronun  yankısı  her bir figürde devam  ediyor. Arka planda kurulan oyun alanlarına beklenmez bir konuk gibi katılan izleyici; coşkuyu, kederi ve anıyı paylaşıyor.

Resim orada bir film duyumuna dönüşürken izleyiciye sıçrama, hareket  ve değişim olanağı sunuyor. Resmin imgelerinde çoğalan izleyici,  “Dadaist”  bir sevince de ortak oluyor ve evcilleşiyor orada…

“Sanatın amacı içimizdeki yabaniyi öldürmek değil, onu evcilleştirmektir.“  diyordu  Fischer. 

Nurettin Akkaya’nın figürleri  de kendi içindeki yabaniyle boğuşan insanın dramatik ruh halini yansıtıyor;  bedenler uzarken uyumları egzotik bir görünüm kazanıyor. Spontane boya akıtmaları, değişken nüanslı renkler, kişiler arasındaki mesafeler, çarpık bacaklı bedenlerin eklemlerindeki kesinti, acı veren bir melankoliyi gözler önüne seriyor.

Düşle gerçekliğin birbirine karıştığı bir dünyada bedenler asıl formundan uzaklaşırken kendi bilincinin yalanlayıcısı olmaktan kurtulamayan insanın  yabancılaşmış suretlerine tanık oluyoruz.   

Nurettin, sahneye koristlerini  ve çalgıcılarını titizlikle yerleştiriyor, Babil Kulesi’nden İnandıktepe’ye uzanan coğrafyada bıkmadan usanmadan kendi virtüözünü arıyor.

Bitik Vazosu’ndan fırlamış gibi uzayan çalgıcıların aşkın ruh halleri görsel bir zerafet kazanırken,  resim aynı zamanda işitsel bir şölene dönüşüyor. Ancak onun figürleri asla saldırgan değildir. Nurettin’in çalgıcıları ne kıyameti haber veren İsrafil gibi korku salıyor, ne de Platon’un mağarasındakiler gibi uysal ve itaatkar.

Hemen her resimde kompozisyona ev sahipliği yapan alçak kabartma niteliğindeki kaligrafik doku, tinsel-tarihsel hislerimizi canlı tutarken, epigrafik bir kitabe gibi içimize vahyoluyor.

Nurettin, kitabeyi  öyle derinden okuyor ki ; tuhaf bir gariplik  duygusu uyandıran figürlerin trans halleri  bizleri  geçmişin silinen izlerine ve mühürlenmiş zamanlara  doğru sürüklüyor.

Bu mekanlarda dolaşan bir yolcu oluyoruz ya da ufuk çizgisinde kaybolan bir Zerdüşt!  Orada bir Asur’luyuz,  bir Hitit,  ya da bir Roman…

Çingene pembesinde Trakya’ya,  mavi lekelerde Marmara’ya, köpük beyazında  Akdeniz’e, mor fistanlı beneklerde gecekondulara uzanırken bir Anadolu biçimlemesi yaşıyoruz adeta.  Mevlevilerle ney üflüyor,  Bektaşiyle saz çalıyor, Romanlarla raks ediyoruz.                                 

Resimler, geçmişten geleceğe bir umudu besliyor. O, aslında geçmişin hayaletlerini değil, geleceğin hayallerini çağırıyor tuvallerine… Her canlının yok olduğu, yok olurken sürüklendiği, sürüklenirken biriktirdiği, biriktirirken yeniden oluştuğu  yaşayan bir dünya var burada.

Kasimir Edscmid,  “Dışavurumcu  bakmaz, görür” diyordu. Nurettin, içten görendir…

Erken gelişmiş  bir anlatımcı  olarak resme  adanmış bir yaşamın engin tecrübelerini, soyut leke fantazileriyle plastik metaforlarına kavuşturan Nurettin, yeni resimleriyle çağdaş sanat geleneğini ısrarla sürdürüyor. Adeta trajik parçalanmışlık halini yaşadığımız bir zamanda, kayıp bir cennetin özlemini çekerken, kopan bir uçurtmanın arkasından koşarcasına hırpalanan insana bir soluk katmaktır bunca emek.Covid-19’ un pençesinde giderek keskinleşen yalnızlığımıza bir umut ışığı yansıtan Nurettin’in  “Mühür” adlı sergisi,  hassas ruhlara bir hoş seda bırakıyor.

Öyle ya, ne diyordu Tarkovsky?  “ Dünya mükemmel olmadığı için sanat var !” – Mehmet KAYA (Ressam /Sanat Eğitimcisi)

İLGİLİ SANATÇILAR

NURETTİN AKKAYA - 1970

Nurettin Akkaya, 1970 yılında Çorum'da doğdu. İlk kez okul yıllarında resimle tanıştı ve yaptığı işlerin takdir görmesi onu sanat eğitimi almaya yöneltti. Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Bölümünden mezun olduktan sonra, Hacettepe Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamladı. Lisans ve lisansüstü eğitiminden sonra, aralıksız olarak sanatsal çalışmalarını sürdürdü. Akkaya için yeni bir eser yaratmanın hazzı ve kendini çizerek, boyayarak ifade etmenin mutluluğu, resim yapma arzusunun temel nedenleridir.

Akkaya'nın sanatında kilit temalar, modern sosyolojik yaşamın insan üzerindeki etkileriyle şekillenir. Sanayi devrimi ve küreselleşmenin getirdiği yabancılaşma, endişe, korku, hüzün ve yalnızlık gibi ruhsal durumlar, tarihsel bir süreçle harmanlanarak modern bir anlatımla plastik bir öğeye dönüşür. Onun eserlerinde figürler, çizgi, leke, benek ve renklerle yarı soyutlanmış ve deforme edilmiş olarak karşımıza çıkar. Bu yaklaşım, modern zamanın hızının ve imgelerin parçalanmasının soyutlamayı beraberinde getirdiği bir sanat anlayışını yansıtır.

Tuval üzerine yağlıboya tekniğiyle çalışan Akkaya, eserlerine başlamadan önce fon üzerine doku malzemeleriyle yazılar yazar. Bu yazılar, hem bir iç dökme aracı hem de görsel bir öğe olarak hizmet eder. Soyut figüratif bir yaklaşımla ve lekeci bir anlayışla çalışmalarını sürdürür. Akkaya’nın çalışmaları, müziğin ve ritüelin gücünü tuvalde buluştururken, izleyiciyi renk ve şekillerin uyumlu dansına davet eder ve derin düşüncelere, duygusal deneyimlere yönlendirir.

Sanatçının temsiliyetini üstlenen Galeri Soyut, Nurettin Akkaya gibi yetenekli sanatçılara ev sahipliği yaparak, çağdaş sanatın en iyi örneklerini sanatseverlerle buluşturur. Galeri Soyut, Akkaya'nın eserlerinin sergilenmesi ve tanıtılması için önemli bir platform sunar ve Akkaya'nın müzik ve ritüel temalarını işlediği eserlerinin geniş kitlelere ulaşmasını sağlar. Akkaya, 2000 yılında Gözde Sanat Galerisi'nde açtığı ilk sergiden bu yana, Galeri Soyut dahil olmak üzere çeşitli prestijli galerilerde eserlerini sergilemiştir. 6-25 Ocak 2023 tarihleri arasında Galeri Soyut’ta gerçekleşen "Mühürler" sergisi, Akkaya'nın son dönem çalışmalarını sanatseverlerle buluşturdu.

Akkaya’nın Galeri Soyut’ta sergilenen eserleri, sanatçının yaratıcı vizyonunu ve sanatsal yeteneğini gözler önüne serer. Onun resimlerinde müziğin ritmik yapısını ve ritüel atmosferini hissetmek mümkündür. Sanatçının eserleri, izleyiciyi renk ve şekillerin uyumlu dansına davet ederken, aynı zamanda derin düşüncelere ve duygusal deneyimlere yönlendirir.

Nurettin Akkaya, sanatıyla müziğin ve ritüelin gücünü tuvalde buluştururken, Galeri Soyut gibi prestijli bir platformda eserlerini sergileyerek geniş bir izleyici kitlesine ulaşır. Akkaya'nın sanatı, modern dünyada sanatın toplumsal ve bireysel boyutlarını keşfetmek için eşsiz bir fırsat sunar. Onun eserleri, izleyiciyi derin bir duygusal yolculuğa çıkarırken, sanatın dönüştürücü gücünü gözler önüne serer.

Haftanın Seçkisi

Yükleniyor...