Galeri Soyut, 23 Eylül – 18 Ekim 2022 tarihleri arasında, Yıldız / B Salonunda, Tolga Boztoprak’ın “Anadolu’dan Görünümler” isimli kişisel resim sergisine ev sahipliği yapıyor.

İLGİLİ SANATÇILAR

TOLGA BOZTOPRAK - 1970

Tolga Boztoprak, 1970 yılında Kars’ta doğdu. 1999 yılında Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldu. Sosyal gerçekçiliği ile öne çıkan sanatçı, genellikle mekansızları ele almakta ve sıkıştırılmış sosyal çöküş manzaralarını, kültürel bölünmeleri, farklı yaşam biçimlerini, figürler üzerinden gözlemleyerek tuvallerine yansıtmaktadır. Son dönem çalışmaları peyzajlar üzerinde yoğunluk kazanmıştır. Sanatçı 15 kişisel sergi açmış, çok sayıda karma sergiye, workshoplara ve sanat fuarlarına katılmıştır, Ümraniye Belediyesi Resim Yarışması ve Bakırköy Belediyesi Resim Yarışması başta olmak üzere ulusal çaptaki yarışmalarda 4 ödül kazanmıştır.

Kendisi, Avcılar’da bulunan Toprak Resim Atölyesi’nde çalışmalarını devam ettirmektedir.

Tolga Boztoprak’ın resimlerinde insana dair olan ve o insanın içinde yaşadığı doğa resmedilmektedir. Yaşamına ve yaşadığı yerlere dair bilgisiyle anlamlandırmaya çalıştığı her şeyi, kendi gördüğü biçimde resmetme çabasındadır. Görülen dünyayı önemser ancak onu olduğu gibi resmetme gayretinde olmaz. Dış doğa izlenimini iç doğasıyla birleştirerek sunmaya çalışır. Bu açıdan bakıldığında doğaya dair olan resimleri gerçek dünyanın kopyası olmaktan uzaklaşıp ressamın kavrayış biçimine göre anlamlandırılan tinsel bir kurguya dönüşür.
Boztoprak daha önceki dönem resimlerinde insan merkezli çalışmalar yapmıştır. İnsanların gelişlerini, gidişlerini ve uğraşılarını konu almıştır. Ön planda olan figürlerin bir hikâyesi Boztoprak ın resimlerinde. Akıp giden şehir yaşamında fark edilmeyenleri tablolarına ana karakter olarak alır. Emek veren, yurtlarından kopmuş yeni bir yaşam inşa etmeye çalışan bu insanlar sanatçının tuvalinde vücut bulurlar. Mülteciler, mülksüzler ve Mekân sızlar gibi toplumsal gerçekçi konular baz alınmıştır. Son dönem çalışmalarında resimlerindeki arka planda kalan, sürülmüş tarlalar köyler evler, yollar kısaca doğaya ait olan her şey tuvaline girmeye başlar ve ana konusu olur. Kuş bakışı yer yüzü görünümleri için fotoğraflar dergiler ve kitaplardan faydalanarak yeni bir doğa inşa eder. Aslında bu doğa inşası Boztoprak ın çocukluk yıllarına kadar gitmektedir 1970 yılında Sarıkamış ta istasyon mahallesinde çocukluğunun en iyi yıllarını burada yaşamıştır. Evleri bir tepenin eteğinde etrafı altın sarısı tarlalarla yemyeşil otlaklarla çevrili bu masallar diyarından kopup gelen bir mekân gibidir. Arka bahçesinde bulunan makineli tepe sanatçının sanata atılma noktasındaki ilk basamaktır. Çoğunlukla bu tepede zamanını çocuksu düşleriyle birleştirerek burada sanatını icra etmektedir. Tepe rakımı yüksek bir mevkide bulunduğundan bütün çevreyi gözetleme olanağını bulmaktadır Boztoprak. Zirvede seki şekillerinden oluşan basamaklı yerlerden şehir e bakar kuş bakışı görüntüsünü burada keşfeder. Buradan yanı başında gibi duran Katarina nın köşkünü resmediyor, ormanın derinliklerine sakladığı kırmızı başlıklı kızı takip eden kurttu unutmuyor elbette. Arka tarafa düşen kayak evi hep hayallerindeki kırmızı renkteki kayaklar olur. Bu kayaklar genellikle kırmızı başlıklı kızın ayaklarındaymış gibi hayal eder. Başka nasıl kurtulabilirdi zalim kurttan… Bu çizimler genelde elinde bulunan sivri uçlu bir çivi ile yumuşak yapılı sal taşlarına kazıyarak resmini yapmaya çalışmaktadır. Amacı bu resmi ölümsüzleştirmektir tüm gayreti budur. Silinmesi zor bu taş resim hala bu bölgede az da olsa yıpranmışlığıyla zamana meydan okumaktadır. Boztoprak ilk eserini böylelikle çocuk yaşına rağmen oluşturmuştur. Yıllar sonra bu kök sanatçıyı kromozomlarına diğer adıyla şifrelerine döndürmüştür. Ekrem Kahraman hocanın bir katalog yazısın da sanatçıdan bahsederken ‘’Tolga Boztoprak ın fabrika ayarlarına dönmesi’’ söylemi tamda bu yazının özeti gibidir. Boztoprak fabrika ayarlarına dönmüş kuşbakışı gözlüklerini takmış tuvalinin başına geçmiştir. Arka planda bulunan dağlar kendi gölgelerinden erimekte ilerinin gerisini çizerek bizlere doğru gelen yolun etrafında oluşan tek kalan yalnız ağaçlar serişinden hemen yanı başında duran bir tepecik ve etrafı tarlalarla çevrili mecralar ovalar insan elinin değdiği bostanlar ya da gül bahçeleri var olmaktalar. Boztoprak çalışmalarında teknik olarak renkçi ve boya dokusunun yoğun hissedildiği lekeci bir anlayışa sahiptir. Resimlerinde, bazen bir şehir bazen bir mekân içerisinde günlük yaşamı kendine has yorumuyla yüzeye taşımaktadır. Bitmek tükenmek bilmeyen yaşam mücadelesi, doğumdan ölüme akıp giden insan hayatı ve onun dramı konularından bazılarını oluşturmaktadır, Boztoprak’ın resimlerinde girift bir kompozisyon anlayışıyla ele alınmıştır. Çoğu zaman yüz çevirdiğimiz toplumsal gerçekleri bize buğulu bir ortamda izlettirmektedir. Renkler pastel tonlarda ve yaşamın kenarında duran sessizlikle paralel bir anlayışta var olmaktadır. Fonlarda kullanılan boya sürüşü gerçekleri direkt gözümüzün içine sokmak yerine bir tülün ardından izlememizi sağlamak için yapılmış gibi bir derinlik oluşturmaktadır Bu da bizim “bu dramatik görüntüler karşısında irkilmemizi engelliyor” demek mümkündür.
Boztoprak, resimlerinde doğaya insanı eklemek yerine doğadan onu ayrıştırmaya çalışıyor gibi bir duruş sergilemektedir. Sanki insanın bu dünyaya yaptığı kötülükleri fark edip, insansız bir doğanın ne kadar eşsiz olacağını ifade etmektedir. Bunu yaparken bir sanatçı duyarlılığıyla doğanın ardına alıyor kendisini. Uzaktan izliyor tabiatı ve onun masalsı derinliğini. Gerçek olan düşe dönüşüyor. Yepyeni, rengarenk bir dünya tasvir ediyor bizlere. Tolga’nın bu yenidünya/doğa teklifinde, manzara içinde insanı barındırmasa da insanın izlerini, müdahalelerini barındırıyor. Sıralı dağlar, tarlalar, bodur ağaçlar hepsi doğal ahengi içerisinde düzenlenmiştir. Bu düzende sanatçının usta fırçası ve sezgisi hem de doğanın kendisi mevcuttur. Ayrıca bizlere şunu söylüyor gibidir; “Eğer bir sanatçı duyarlılığı ile içinde yaşadığımız dünyaya dokunursak bozmak yerine daha yaşanılası harika bir pirosfere dönüşür tezini öne sürmektedir.
Sonuç olarak, peyzaj resim geleneği günümüz sanatçıları için çok önemli referanslar sunmaktadır. Bu bağlamda, insana dair olan ve o insanın içinde yaşadığı dünya/doğa resmedilmektedir. Doğaya ve insana dair olan bu resimler reel dünyanın kopyası olmaktan uzaklaşıp sanatçının kendi kavrayış biçimine göre memleketine, zamanına ve hayata duyduğu tutkusunu sevincini ortaya koyarak anlamlandırılan tinsel bir kurguya dönüşmektedir. Bu açıdan bakıldığında, günümüzde Türk peyzaj sanatı; gördüğü dünyayı anlamlandırmak ve yeniden yorumlamak çabasıyla yeni bir doğa-insan önerisi sunmaktadır

Haftanın Seçkisi

Yükleniyor...