Zuhal Baysar’ın “Bilinç Katmanları” adlı kişisel sergisi 4 – 19 Ocak tarihleri arasında Galeri Soyut’ta izleyicilerle buluşuyor.

Sergi kataloğu için tıklayınız.

Çok Katmanlı Gerçekliğin Resimleri

Çevremizde olup bitenleri her gün medyadan akan sarsıcı haberler, renkli reklamlar, şiddet dolu görüntülerle öğrenmek gerçeklik algımızı zedeliyor. Bombalar düşerken, çok yakınımızda bir sürü insan ölürken biz aynı zamanda günlük yaşantımıza devam ediyor; yemek yiyor, uyuyor, sevdiklerimize vakit ayırmaya çalışıyoruz. Baudrillard’ın tabiriyle “simülasyon toplumuna” tamamen dönüştüğümüzü söyleyebiliriz. İçimizde hissettiğimiz sıkıntı, çarpıtılmış gerçekliğin ruhlarımızda uyandırdığı acı bizi yeniden masum, saf ya da berrak bir bakış açısını aramaya itiyor. Sanat işte bu noktada, zaman duygusunu genişleterek ve durumları biçimler halinde kristalize ederek, bize iç görü kazandırabilir. Farklı bilinç katmanlarını nasıl hızla deneyimlediğimizi fark edebileceğimiz ve belki de gerçekle uzlaşabileceğimiz bir mekan sağlayabilir.

Zuhal Baysar’ın son dönem resimleri işte böyle yaşamsal mekanlar sağlayan, doku açısından çok zengin, ışıklı, geçirgen ve çağrışımlarla dolu resimler. Sanatçının doğadaki vahşi yaşamdan ve günlük hayattan seçtiği imgeleri üst üste bindirerek kurguladığı kompozisyonlar, günlük hayatımızda aynı anda gerçekleşen yaşamı ve ölümü sorgular. Resimler; av ve avcı, beslenmek ve gıda olmak, çözünmek ve doygunlaşmak gibi kavramlar arasındaki diyalektik ilişkiyi gösterirken aynı zamanda psişede benzer ilişki biçimlerini de çağrıştırır. Bireyin günlük yaşantısında her an iç içe geçen ve birlikte var olan çeşitli bilinç katmanlarını irdeler.

Sanatçı, yeni serisinin çıkış noktasını “Bilinç Katmanları” isimli portrelere bağlar. Figürle çakışan hayvanlar; bağıran bir ayı, dişi bir aslan, timsah, didikleyen bir akbaba ya da durgun bir su aygırı, bazı bilinç hallerine gönderme yapıyor gibidir. Figürün ağzıyla çakışan bir kükreme kendini ifadeyi, güç gösterisini çağrıştırırken, ağzı es geçen bir haykırış öfkeyi yutmayı ya da içe hapsolmayı akla getirir. Akbabalı portreyi izlerken kişi, “kendi kendini yiyip bitirmek” tabirini hatırlamadan edemez. Zuhal Baysar’ın diğer resimlerindeki çok figürlü, mekanın da resme daha çok dahil olduğu kompozisyonlar, hem doku açısından hem de içerik açısından genişletilerek zenginleştirilmiş resimlerdir.

Örneğin “Yemek” isimli resim, (sanatçının kendi otoportresiyle imgeleştirdiği) bir kadının, belki de öğle yemeği esnasında, bir an için havada asılı kalan çatalıyla, engin ve ışık dolu boşluğa dalıp gitmesini konu alır. Resim yüzeyi olarak açılan pencereden bu kadının iç dünyasına baktığımızı hissederiz. Dalgın portreden sızan hafif tebessüm, portre gibi beyaz bir ışıkla yıkanan nesnelerin saydamlığı, arka plandaki ışıltılı deniz, resmin atmosferini uçsuz bucaksız bir dinginlikle doldurur. Bunların üzerinde ise büyük bir timsahın, iri, koyu renkli bir hayvanı yutmak üzere olduğu görülür. Bu ‘av ve beslenme’ sahnesi sofradaki tabak – çatallar ve ekmek sepetiyle iç içe geçince, birbirini karşılayan diyagonal yönler sayesinde, sürpriz, heyecanlı bir ahenk oluşur. Sanatçının ustaca kurgusu, bu sahneyi çalkalanan ve dönen büyük bir suyla kuşatmıştır. Gözün takip ettiği helezoni dalga hareketi, zarif, derin ve güçlü bir melodi gibi resmi kuşatır. Kimi zaman ritmik sıçramalar ve ışık benekleriyle titreşerek, kimi zaman damlalar halinde dökülerek, kimi zaman ise çocuğunu kucaklayan ve teskin eden bir anne gibi ağır ağır çalkalanarak su, tüm zenginliği ile resmi içinde tutar. Sanki annemizin söylediği bir ninni çağlar öncesinden dönüp gelmiş gibi sarsılırız. Deniz; tüm varlıklar için bir anne olan, kan ve gözyaşını bünyesinde eritebilen o büyük tuzlu su; aynı zamanda bilinçaltımızın bir eğretilemesi olabilir mi?

Zuhal Baysar’ın “Yemek” gibi birçok resminde, tıpkı doğadaki gibi, yiyen ve yenilen birbirini besler. Timsah, akbaba, leopar gibi yırtıcıların zebra, antilop gibi hayvanları avladığı sahnelerle gösterilen içe alma ve parçalama süreci, üst üste binen farklı imgeler sayesinde, var olma mücadelesi içinde birbirine dönüşen canlıları ve çatışan bilinç hallerini çağrıştırır. Sanatçı tuvalin yüzeyinde sanki bilincin ışıklı ortamını canlandırmış ve geçmişten sızan anı parçacıklarının, gelecekle ilgili kaygılarla karşılaştığı, saldırgan ve yargılayıcı düşüncelerin merhametli ve affedici yönler ve ilkel hayvansı içgüdülerle buluştuğu mucizevi bir anı ortaya sermiştir. Böylece resimler, tarafsız gözlemcilerini bir tür uyanışa ve farkına varma deneyimine davet eder.

Su, sanatçının uzun zamandır peşinden gittiği, önemli bir izlektir. Sanatçı 2008 yılından beri dikkatini “su” temasına yöneltirken amacının insan ruhunu resmetmek olduğunu söyler. “İnsana ait tüm duygulanımlar, benim için su metaforunda yerini buluyordu. Senelerce suyun renklerini dokusunu insan figüründe aradım. İnsanı suyun derinliklerine daldırdım, ona bir dünya kurguladım; su bedenini değiştirdi. Kimi zaman insan yüzüne odaklandım, ışığın ve suyun izlerini yüzünde aradım, kimi zaman sadece suyu resmettim” diyen sanatçının yeni resimlerinde, suyun daha dolaysız ama derin bir metafora doğru evrildiğini söyleyebiliriz. Dokularla oynanan biçimsel oyunun da önemli bir elemanı olmayı sürdüren su, kimi resimde şiddeti dengeleyen, dingin, güven verici bir mekan, kimi resimde çatışmaları kucaklayan ve birleştiren yaşamsal denge, kimi (“Arınma” gibi) resimlerde ise figürlerin başlarından aşağı süzülüp, gözyaşları gibi yüzlerinden damlayarak, onları kutsayan, arındıran ya da özgür kılan ruhsal bir güce dönüşür.

Su üzerine düşünmek, suyu izlemek birçok sanatçının imgelemini tetiklemiştir. Ahmet Haşim’in Göl Saatleri kitabının mukaddimesinde, hayal havuzunun sularında hayatın yüzünü seyrettiğini söyler.

*Seyreyledim eşkâl-i hayâtı
Ben havz-ı hayâlin sularında;
Bir aks-i mülevvendir onunçün
Arzın bana ahcâr ü nebâtı.

(Hayatın yüzünü seyrettim
Ben hayal havuzunun sularında
Renkli bir yansımadır bu yüzden
Gökyüzünün taşları ve bitkileri)

Wordsworth de** ünlü uzun şiiri “The Prelude”ün dördüncü kitabında, durgun bir suyun bağrına doğru eğilerek, kendi yansımasıyla birlikte imgeleri birbirine karışan pek çok şey görüp düşlediğini söyler. Aslında su eninde sonunda insanı kendi imgesiyle ve düşleriyle karşılaştıracaktır.

Wordsworth suyu izlerken çoğu zaman gölgeyi tözden; kayaları ve gökyüzünü, dağları ve bulutları, açık akıntının derinliklerinde yansıyanlardan ve gerçek mekanları orası olan şeylerden her zaman ayıramaz olduğunu anlatır. Şair “kimi zaman kendi imgesinin yansımasına kapılır, kimi zaman bir güneş ışınına, kimi zaman da nereden geldiğini bilemediği dalgalanmalara”. Zuhal Baysar’ın resimlerinde de göz imgeler arasında böyle gezinir. Bu yüzden suyun bulunmadığı resimlerde bile üst üste gelen imgelerin oluşturduğu esnek ve çok çağrışımlı ortam, bize yine suyun niteliklerini düşündürür.

Tüm bu nedenlerle Zuhal Baysar’ın resimlerini, eğilip içine baktığımız bir su gibi izleyebileceğimizi söyleriz. İç içe geçen görüntülerin ışık kırılmalarıyla eğilip büküldüğü, esneyip yumuşadığı, pek çok yansımanın ve gerçekliğin bir arada bulunduğu resimler izleyici için öznel bir zaman yaratarak, ona düş kurma ya da çelişkili bilinç durumlarını ayırt edebilme imkanı tanır. Dokulu zenginlikler ve yumuşak ve ışıklı renklerin bu ilginç yolculuğunda kişi, mutlaka kendisine varacak, kendi bilinç katmanlarına dair tanıdık imgelerin yanı sıra ilkin yabancı hissedeceği, belki günlük yaşamda geçiştirilmiş bir yüzü ya da yüzleriyle karşılaşma şansına kavuşacaktır.

*Ahmet Haşim, Göl Saatleri, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul: 2016.

** Wordsworth, William, The Complete Poetical Works, London: Macmillan and Co., 1888, s. 897 (4. Kitap, 257-270. Mısralar)

-Nil Köken

İLGİLİ SANATÇILAR

ZUHAL BAYSAR - 1976

1976 yılında Ankara’da doğdu.

1999 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde lisans eğitimini 2002 yılında Yüksek Lisans Programını 2006 yılında Sanatta Yeterlik Doktora programını tamamladı. Akademik kariyerine Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Doçent olarak devam etmekte ve lisans ve lisansüstü düzeyinde resim, desen, sanat teorileri ve güncel sanat dersleri vermektedir.

Haftanın Seçkisi

Yükleniyor...