Dila Naz Akgün, 1995 yılında İstanbul’da doğdu. Çamurla lise yıllarında tanıştı. Çeşitli seramik kurslarına devam etti ve farklı hocalardan eğitim aldı. Beykent Üniversitesi İç Mimarlık bölümünden mezun oldu. Çamurla olan bağı hiç kopmadı ve 2024 yılında kurucu ortağı olduğu N&P Art Studio’yu kurdu.

İlk katıldığı sergi, kırk genç sanatçının yer aldığı “Hepimiz Yıldızlar Gibi Parlıyoruz” isimli sergiydi. Bu sergi sayesinde onun ve birçok genç sanatçının yıldızı parladı. Daha sonra İAAF İstanbul Sanat ve Antika Fuarı’nda dokuz eserini sergileme fırsatı buldu. Denizbank’ın düzenlediği “Bir Arada” sergisinde de eserleri sanatseverlerle buluştu. Eserlerinin ilgi görmesi ve beğenilmesi, ona motivasyon sağladı, başarısını ve sorumluluklarını artırdı. Bazı eserleri müzayedelerde koleksiyonerlerle buluştu ve kısa sürede ülkenin önemli koleksiyonerlerine ulaşmayı başardı.

Bugüne kadar Türkiye’deki fuarlarda yer alarak yeni eserlerini sanatseverlerle buluşturmaya çalıştı, ancak Ekim 2024’te Kethüda Hamamı’nda açtığı ilk solo sergisi, sanat hayatının dönüm noktası oldu.

Bu sergideki koleksiyonu ve yazdığı manifesto ile sanat yolculuğuna yeni bir soluk getirdi. 2025 yılı hedefi, hem Türkiye’de hem de yurt dışındaki fuarlara katılmak ve yeni bir solo sergiyle sanatseverlerle buluşmak. Şu anda bu hedefe ulaşmak için çalışmalarını sürdürüyor.

“Toprakla ateşin aşkı” diyerek yön verdiği sanat hayatında, yaşadığı müddetçe ne toprak ne ateş ne de sevgi hayatından eksik olacak. Buna inanıyor ve bu umutla üretmeye devam ediyor.

Dila Naz Akgün’ün seramik sanatıyla olan yolculuğu, toprak ve ateşin binlerce yıllık birlikteliğine duyduğu hayranlıkla başlamıştır. Anadolu’nun derin tarihinden ilham alarak, seramiği sadece bir malzeme değil, duygularını ve düşüncelerini aktaran bir araç olarak görmektedir. Eserlerinde doğadan aldığı imge olan yaprak ön plana çıkar. Adem ve Havva’dan modern zamanlara uzanan bu kadim sembol; saflığı, barışı, yaşam döngüsünü ve insanlık tarihinin ortak mirasını temsil eder.

Akgün’ün eserlerinde doğanın yalın güzelliği ve estetiği, farklı teknik ve yorumlarla bir araya gelir. Sadelik ile karmaşa arasında kurduğu dengede bazen bir çocuğun masumiyetini, bazen umudu, bazen de derin bir öfkeyi izleyiciye aktarır. Toprağın dokusunu, yaprakların çeşitliliğini ve ateşin dönüştürücü gücünü eserlerine taşıyan sanatçı, seramiği var ederken seramikle var olmayı hedefler.

Dila Naz Akgün için seramik, insanlık kadar eski ama her an yeniden keşfedilen bir aşktır. Yaşanmışlıkların izini süren bu aşk, sanatçının ellerinde doğayla, tarihle ve insani duygularla bütünleşir. Her bir yapıtı, geçmişten geleceğe bir köprü kurarak izleyiciye saf, doğal ve zamansız bir hikaye sunar.