Abidin Dino, 23 Mart 1913'te İstanbul'da doğmuş, çok yönlü bir sanatçı olarak Türk modern sanatının önemli isimlerinden biri olmuştur. Dino'nun sanata olan ilgisi ailesi sayesinde küçük yaşlarda başladı. Çocukluğu Cenevre ve Paris’te geçti; lise eğitimine İstanbul'daki Robert Kolej’de başladı ancak resim ve yazarlık tutkusunu sürdürmek için okulu bıraktı. Genç yaşta, Nâzım Hikmet’in şiir kitaplarını resimlemesiyle dikkat çekti ve 1933 yılında yenilikçi genç ressamlarla birlikte “D Grubu”nu kurarak birçok sergiye katıldı.
Dino'nun sanatsal yolculuğu resimle sınırlı kalmamış, film yapımı, heykel, karikatür ve seramik gibi farklı sanat dallarında da kendini göstermiştir. 1930'ların ortalarında Sovyet yönetmen Sergei Yutkevich'in davetiyle Leningrad'a giderek sinema alanında çalışmalarda bulundu. Bu süreçte Moskova, Kiev ve Odessa'da film yönetmenliği yaptıktan sonra Paris'e geçti ve burada Gertrude Stein, Tristan Tzara, Pablo Picasso gibi dönemin ünlü sanatçılarıyla tanıştı.
İstanbul'a döndükten sonra, kentin liman işçileri ve balıkçılarını konu alan ünlü "Liman Sergisi"ne katıldı ve Türk Pavyonu’nun 1939 New York Dünya Fuarı için tasarımını gerçekleştirdi. Dino, 1940'lı yıllarda savaşın etkilerini ve siyasi baskıları eserlerinde işlerken, özellikle toplumsal sorunlara ve işçi sınıfının yaşamına dair çizimleriyle dikkat çekti. 1941 yılında siyasi içerikli çalışmalarının da etkisiyle İstanbul'dan Güneydoğu Anadolu'ya sürgün edildi; bu dönem onun sanatsal üretkenliğinin doruk noktalarından biri oldu.
).
1950'lerde Paris'e yerleşen Dino, burada da sanat ve edebiyat çevreleriyle olan güçlü bağlarını sürdürdü. Paris yılları, Dino'nun Türk çağdaş sanatının uluslararası alanda tanınmasına katkıda bulunduğu dönemlerdi. Bu süreçte, sanatçı Max Ernst’in stüdyosunda çalıştı ve Picasso ile aynı masada sanat üretimi yapma şansı buldu. Paris’te kaldığı süre boyunca "Salon de Mai" gibi prestijli sergilere katıldı ve Fransa’daki Türk sanatçıları desteklemek için çeşitli girişimlerde bulundu.
Dino, hem Türkiye’de hem de yurtdışında sergiler düzenleyerek, resim, heykel ve film gibi farklı sanat dallarını birleştiren çok yönlü bir sanat anlayışını benimsedi. Sanatı, geleneksel Türk motifleri ile modernist yaklaşımları harmanlamasıyla öne çıktı. Toplumsal duyarlılığı ve politik duruşu, eserlerinde insan yaşamına ve emeğe olan saygıyı öne çıkardı; “İşkence Desenleri” ve “Ak La Ka Ra” gibi eserlerinde bu temaları işledi. Abidin Dino, 1993 yılında Paris’te yaşamını yitirdi, ancak mirası Türkiye’den Fransa’ya, dünyanın dört bir yanındaki koleksiyonlarda yaşamaya devam ediyor.
Abidin Dino’nun hayatı ve eserleri, onun sanat dünyasındaki çok yönlülüğünü ve entelektüel derinliğini gözler önüne serer. Dino, sadece bir ressam değil, aynı zamanda yazıları, çizimleri ve film çalışmalarıyla sanatın sınırlarını zorlamış bir sanatçı olarak Türk sanatının önemli bir figürü olmaya devam etmektedir.