1971 Adana’ da doğdu. 1993 yılında Ç.Ü Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü Grafik A.S.D’dan mezun oldu. 1993-2012 yılları arasında, özel bir kurumda resim öğretmeni olarak görev yaptı. 2012’den bu yana, Adana da bulunan atölyesinde, çalışmalarını sürdürmeye devam etmektedir. İlk kişisel sergisini, 2006 A.Ç.S Sanat Galerisi/ADANA da açan sanatçı, 2024 de Galeri Soyut Ankara da solo sergisini açmış, eserleriyle; sanat fuarları, workshop ve çok sayıda yurtiçi ve yurtdışı sergilerinde yer almıştır. Sanatçı, farklı disiplinlerde de eserler üretmektedir.
SON Dönem Sergileri:
2024 SUSKU Solo Sergi, Galeri Soyut (Çankaya /Ankara) 2024 ArtANKARA 10.Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı, Galeri Soyut / Ankara
2024 Geri Dönüşüm- Oluşum Sergisi, Tepebaşı Belediyesi Sergi Salonu / Eskişehir (Tepebaşı Belediyesi)
2024 ArtCONTACT İstanbul Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı, Galeri Soyut, Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi / İstanbul
2024 ArtNOVA Sanat Fuarı Galeri Soyut Ato Congresium / Ankara 2024 INCHEON ARTSHOW KOREA
2025 11. Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı, Galeri Soyut / Ankara
“Uzun zamandır sanatını yakından izlediğim ressam Ilgın Erdem’in resimlerindeki figürlerin suretlerinde; silinmez bir ifade efekti sükut. Mutlak bir sessizliğin içinde duruyor her figür.
“Yalnızca biçim, desen aracılığıyla…
Kendi dinginliği içinde hareket etmesi gibi,
sessizliğe ulaşılabilir.” der ya TS Eliot, Ilgın Erdem’in suretleri de dingin bir sessizliğe ulaşıyor; masumiyeti ve huzuru kutsayarak, resminin içindeki derinliğe çekiyor izleyicisini. Sanatı masumiyetle dolu. Yiten masumiyetlerinin sessizliğini arıyor; susturulmuş kadınların, düşle gerçek arasındaki sükutunu. İzleyicisini içsel bir diyaloğa çağırıyor onun kadınları. Dünyanın yüklerinden arınarak, iç huzuru ve dinginliği, “burada ve şimdide olma” üzerinden, özgürleşmek için arıyorlar sanki. Ve suskuları, ruhlarını yoran sancıların suretlerindeki gölgesi.
Yaşamın bunaltıcı, kaotik yoğunluğundan, dünyanın gürültüsünden arınarak; kendi içine çekilen, kendine yolcu kadınların susuk resimsel şiirleri dokunuyor içimize…
Yoğun duygular tutanağı her bir resmi, Erdem’in özel dünyasına götürüyor bizi.
İnsanın sesini yitirip duyulmadığındaki
duru, saf ve masum halleri onun temel izleği. Her bir suretine masumiyet katıyor:
Çocukluğumuzdan uzaklaştıkça, yitirdiğimiz masumiyetimizden uzaklaşmamızı sorgulayarak.
Saf ve masum an’lar toplamı bu resimler.
Çizgilere, renklere derin bir duyarlıkla yön vererek kır çiçeklerinin hüznüyle betimliyor suretlerin masumiyetini.” - İbrahim Karaoğlu
“For a long time, I have closely followed the art of painter Ilgın Erdem, and in the figures of her paintings, there is an indelible effect of silence in their expressions. Each figure stands in the midst of absolute silence.
‘Only through form and pattern… As if moving within its own tranquility, silence can be reached.’ As TS Eliot says, Ilgın Erdem’s figures also reach a quiet stillness, sanctifying innocence and peace, drawing the viewer into the depth within her painting. Her art is full of innocence. She searches for the silence of lost innocence; the silence of silenced women, the stillness between dream and reality. Her women call the viewer into an inner dialogue. Freed from the burdens of the world, they seem to seek inner peace and tranquility through being ‘here and now.’ And their silence is the shadow of the pain in their souls, captured in their expressions.
Purified from the suffocating, chaotic intensity of life and the noise of the world, the silent pictorial poetry of women who retreat inwardly, embarking on a journey to themselves, touches us deeply.
Each of her paintings is a record of intense emotions, leading us into Erdem’s unique world. Her main theme is the pure, innocent states of people when their voices are lost and unheard. She adds innocence to each of her figures: questioning our distance from the lost innocence as we move away from our childhood.
These paintings are a collection of pure and innocent moments. With deep sensitivity towards lines and colors, she portrays the innocence of the figures through the sadness of wildflowers.” - İbrahim Karaoğlu