Tanju Yağan, 1968 yılında Kayseri’de doğmuş bir ressamdır. İlk olarak Boğaziçi Üniversitesi'nde psikoloji eğitimi almış (1985-1989), ardından sanata yönelerek Mimar Sinan Üniversitesi'nde Özdemir Altan, Güngör Taner, Adnan Çoker gibi önde gelen sanatçılardan ders almıştır (1989-1996). Yağan, Türkiye ve yurtdışında birçok kişisel ve karma sergide yer almış, sanat anlayışında gerçekliğe sadık kalmayı ve gözlemlenen anı fotoğrafik bir biçimde yansıtmayı amaçlamıştır. Özellikle çoklu figür kompozisyonlarında klasik sanatta poz verme geleneğini modernize ederek kullanır.
Sanatçı, gerçeği yakalamanın yanıltıcı kolaylığına dikkat çeker ve anlam üretme süreçlerinde belirsizliklere yer verir. Bu yaklaşımıyla izleyiciye hem anlam zenginliği sunar hem de onları düşündürmeye teşvik eder. Yağan’ın resimlerinde figürlerin ve nesnelerin yerleşimi, çoğu zaman şiirsel bir anlatımı ve metafiziksel çağrışımları içerir.
Tanju Yağan, çalışmalarını uzun yıllar İstanbul'da sürdürdükten sonra, 2017 yılında Antalya’ya yerleşmiş ve burada kendi atölyesini kurmuştur. Sanatçı, 2022 Venedik Bienali gibi prestijli uluslararası etkinliklerde de yer almış ve Türkiye’nin çağdaş sanat temsilcilerinden biri olmuştur.
Tanju YAĞAN 1968 Kayseri’de doğdu.
1985-1989 Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde okudu.
1989-1996 Mimar Sinan Üniversitesinde, Özdemir Altan, Güngör Taner, Adnan Çoker, Asım İşler, Aydın Ayan, Gökhan Anlağan’dan dersler aldı.
Yurtiçi ve dışında birçok kişisel ve karma sergilerde yer alan sanatçı, 2017 yılında beri İstanbul’dan Antalya’ya taşıdığı atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.
.....................................................................................................................................................
Tanju Yağan Sanat Anlayışı:
Gerçeği olduğu gibi yakalamak, sanıldığı kadar kolay değildir. Gerçek, gözümüzün önünde, nötr ve anlamsız bir şekilde durur. Bu anlamsızlıktan anlam üretirken kullanılan biçim ve içerik yöntemleri, sanatın temelini oluşturur.
Sanatçı, gözün optik olarak gördüğü dünyaya fazla müdahale etmeden, anlık hatta fotografik bir "anı" yansıtmanın peşindedir. Çoklu figür kompozisyonlarında, klasik sanattaki "poz verme" geleneğini sürdürmekle beraber, figürlerin o anki bir anlık hallerini yansıtmaya çalışır. Gerçekliğe sadık kalmanın, içinde yaşadığımız dijital dünyanın da bir yansıması bağlamında, imgelerin o anki hallerine sadık kalmakla ilişkili olduğunu düşünmektedir. Bu bakış açısında karşılaşılan en büyük sorun, "anlam üretme" sorunudur; çünkü gözümüzün önünde duran o gerçeklik, hemen kolayca bir anlam vermez. Bu nedenle sanatçılar, anlamı zenginleştirmek için şiirsel ve metafizik ögelerden, kendi iç dünyasındaki gelgitlerden, dünya görüşlerinden ve benzeri pek çok şeyden faydalanır.
Burada aslında anlam, çoğul bir yapıdan daha tekil bir içeriğe dönüşür ve bir bıçak gibi keskinleşir; ancak bu süreçte "anlama belirsizliği" ortadan kalkmıştır. Sanatçı ise, bu belirsizlikten yana durmaktadır. Hatta sanatçının kendisinin bile adını koyamadığı bir "anlam belirsizliği" söz konusudur. Bu belirsizlik, aslında çağrışımın en bol, anlamın en zengin olduğu bir durumu ifade etmektedir. Kalabalığın arasında bir "hindi" ya da bir "inek" durmaktadır. Bunun anlamı nedir? Büyük bir taş blok veya kamyon neden oradadır? Sanatçı da bunun anlamını bilmemektedir, ancak bir anlam zenginliği yarattığını bilmektedir.
Eylül 2024