A&B SALONLARI
GALERİ SOYUT / ÇANKAYA
19 Şubat 2016 - 09 Mart 2016
18.00 - 20.00
Proje Sergisi
19 Şubat – 9 Mart 2016 tarihleri arasında Galeri Soyut’ta ikincisi düzenlenecek olan ‘’Figür Yorum-II’’ sergisi ülkemizde figüratif resim alanında üretim yapan her kuşaktan sanatçıyı bir araya getiriyor. İnsanı merkeze alarak gerçekleştirdikleri yapıtlarında özgün bir biçim dili geliştirmiş olan bu sanatçıların hepsi de tuval üzerinde kendi gerçekliklerini kurguluyorlar. Üst söylemlere yönelmektense sırada olanı, gündelik hayatın içinde gözden kaçanı büyük bir samimiyetle dile getiriyorlar. 16 Sanatçının katılımıyla gerçekleşecek Figüryorum-2016 Grup Resim Sergisi 19 Şubat – 9 Mart 2016 tarihleri arasında Galeri Soyut A ve B salonlarında izlenebilir.
Sergi kataloğunu incelemek için tıklayınız.
Katılan Sanatçılar: Ahmet Umur DENİZ, Ceyda HÜSEYİNOĞLU, Emrah EMİR, Emre LÜLE, Ercan AYÇİÇEK, Fatih KARAKAŞ, Orhan UMUT, Ömer EKEN, Rugül SERBEST, Sema ÖCAL, Serkan VAROL, Sertap YEĞİN, Tünay TUNÇ, Yiğit ALTIPARMAKOĞULLARI, Yusuf ŞENGÜR, Zuhal BAYSAR
1960 Van'da doğdu.1980 Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Yüksek Resim Bölümü, Neşet Günal Atölyesi'ne öğrenci olarak girdi.1985 Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Yüksek Resim Bölümü, Neşet Günal ve... Devamını oku
Orhan Umut, 1972 yılında Diyarbakır'da doğmuş bir Türk ressamdır. Sanat eğitimi yolculuğuna 1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun olarak başlamıştır. Hem yerel hem ulusal birçok kurum ve kuruluşta eserleri... Devamını oku
Ercan Ayçiçek, 1974 yılında Trabzon’da doğdu. 1996 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü’nden mezun oldu. Kariyerinin başlangıcında, Egon Schiele ve Francis Bacon gibi sanatçılardan etkilenerek... Devamını oku
Sertap Yeğin, 1974 yılında Erzurum'da doğdu. 1999 yılında Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü'nden mezun olduktan sonra, 2003 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nde... Devamını oku
1976 yılında Ankara’da doğdu.1999 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde lisans eğitimini 2002 yılında Yüksek Lisans Programını 2006 yılında Sanatta Yeterlik Doktora programını tamamladı. Akademik kariyerine Hacettepe... Devamını oku
Sema Öcal, 1981 yılında Adana'da doğdu. Sanat eğitimine 1999 yılında Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nde başladı ve 2005 yılında Mehmet Yılmaz Atölyesi'nden mezun oldu. 2011 yılında İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler... Devamını oku
Emre Lüle 1982 yılında Ankara’da doğdu. 2006 yılında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grak Tasarım Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite yıllarından itibaren endüstriyel tasarım üzerine yoğunlaştı ve üniversite... Devamını oku
Yusuf Şengür 1985 yılında İstanbul’da doğdu. 2010 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümünden mezun oldu. 2007 yılından bu yana birçok sergiye katılmıştır. Sanatçı ulusal yarışmalarda toplam 11 ödül almıştır. Resimleri... Devamını oku
Emrah Emir, 1987 yılında Çukurova'da doğdu. Eğitimine Çukurova'da başlayan Emir, lise dönemine kadar eğitimini burada tamamladı. 2009 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'ne kabul edildi. Lisans eğitimi... Devamını oku
19 Şubat – 9 Mart 2016 tarihleri arasında Galeri Soyut’ta ikincisi düzenlenecek olan ‘’Figür Yorum-II’’ sergisi ülkemizde figüratif resim alanında üretim yapan her kuşaktan sanatçıyı bir araya getiriyor. İnsanı merkeze alarak gerçekleştirdikleri yapıtlarında özgün bir biçim dili geliştirmiş olan bu sanatçıların hepsi de tuval üzerinde kendi gerçekliklerini kurguluyorlar. Üst söylemlere yönelmektense sırada olanı, gündelik hayatın içinde gözden kaçanı büyük bir samimiyetle dile getiriyorlar.
İnsanlık tarihi boyunca sanatı bir anlatım aracı olarak kullananlar, yöneldikleri biçim dili ne olursa olsun aslında insan gerçeğine odaklanmışlar; içinde yaşadıkları çağın, coğrafyanın, kültürün kendilerinde bıraktığı izleri kimi zaman dolaylı, kimi zaman da açıktan açığa yapıtlarına aktarmışlardır. Tarih her ne kadar egemenlerin hikayeleri ile aktarılsa da biliriz ki bir yerlerde ezilenler hep vardır; birileri iktidar mücadelesi verirken başka birileri de var olmaya, ayakta kalmaya çabalamaktadır. Soyuta en çok yaklaştığı, dolayısıyla da dünyevi gerçeklikten en fazla uzaklaştığı zamanlarda bile sanat, insana dairdir. Kendinden başka bir şey anlatmıyormuş gibi görünen soyut formlar aslında savaşın, kıyımın, kaosun hüküm sürdüğü bir ortamda inancını yitirmiş, küsmüş, korkmuş, içine kapanmış modern insanın sessiz yakarışları değil midir… Öte yandan savaşların neden olduğu yıkım, açlık, sefalet ve şiddet sadece modernlerin meselesi değildir. Ancak bireyin içinde yaşadığı dünyayı algılama ve tepki verme biçimi değişmiştir; büyük bir hızla değişmeye de devam etmektedir. Toplumsal dönüşümlerle birlikte insanın dünyayı algılama biçimi değiştikçe sanat da değişmekte, dönüşmekte ve yeni formlara evrilmektedir.
Küreselleşme süreciyle birlikte dünyadaki güç dengeleri değişmiş, iletişim olanaklarının arttığı, bilgiye erişimin kolaylaştığı bir ortamda bilginin güvenirliliği de azalmıştır. Ülkeler arasındaki sınırlar zayıflarken çevredekiler merkeze taşınmış, görünmeyenlerin varlığını farketmek çoğul bir görünümün oluşmasına neden olmuştur. Ancak homojen bir çoğulluğa dönüşemeyen bu kalabalıkta birey aidiyet duygusunu kaybetmiş, ideolojilere olan inancını yitirmiş ve kinik bir hal almıştır. Böyle bir ortamda sanat üretimi de doğal olarak çoğulcu bir görünüme bürünmüş, disiplinler arasındaki sınırlar bulanıklaşmış ve hiyerarşiler yok olmuştur. Günümüzde konvansiyonel yöntemleri benimseyerek üreten sanatçıların biçim anlayışlarında da çoğul bir görünüm kendini göstermektedir. Öte yandan modernist kastların yıkıldığı güncel sanat ortamında hiç bir biçim dilinin diğerinden daha değerli yada üstün olduğunu söyleme imkanı kalmamıştır. Öznel ifade arayışlarına zemin hazırlayan demokratik bir ortamda sanat yapıtı içsel deneyimlerin dışavurum aracına dönüşmüştür. Sanatçı dışarıdan bakan bir gözlemci olmak yerine sanat yapıtında kendi gerçekliğini kurgulamaya yönelmiştir. İlgilendiği mesele ne olursa olsun resim yüzeyinde sanatçıya dair bir gerçeklikle karşılaşırız. Ve gerçekliğin farklı görünümleri olabileceğini yeniden hatırlarız.
Sanatçının konusu, tekniği, üslubu, malzemesi ne olursa olsun sanat yapma süreci aslında onun kendi derinlerine doğru yaşadığı bir yolculuktur. Bazen dingin bazen çalkantılı bir havada kimi zaman karanlıkta kimi zaman da sisler arasında ama hep ışığı arayarak aydınlığa çıkmayı arzulayarak yapılan bu tek kişilik yolculukta ona eşlik eden şey bitmek bilmeyen bir merak duygusu ve anlama isteğidir. Belki de bu yüzden en anlatımcı yapıtlar bile sadece yüzeyde kurgulanan hikayeden ibaret değildir. Çünkü sanatçı yapım aşamasında hissettiği, düşündüğü, duyumsadığı ne varsa onun enerjisini de yapıta yüklemiştir. Bir yandan malzemeyle boğuşurken bir yandan da varoluş mücadelesi vermekte; bir yandan kendini bir yandan da hayatı sorgulamaktadır. Dolayısıyla izleyici bir sanat eseriyle sadece konusu üzerinden iletişim kurmaz, sanatçının yapıta yüklediği enerjiyi de alır. Belki de sanat yapıtını büyülü kılan şey, bizde dokunma isteği uyandıran bu enerjidir…
Meryem Uzunoğlu – Şubat 2016