Galeri Soyut’un projeli sergilerinden olan ’ Figür-Yorum -4’’ 2017 sergisi 14 Nisan – 2 Mayıs 2017 tarihleri arasında 13 sanatçının katılımıyla gerçekleştirilecektir. Sergiye Ahmet YEŞİL, Ali Özhan GÜNEŞ, Behzat Hasan FEYZULLAH, Emrah EMİR, Ercan AYÇİÇEK, Erin İlkcan ASLAN, Fatih  KARAKAŞ, Hasan SAYGIN, Orhan UMUT, Ömer EKEN, Sertap YEĞİN, Seydi Murat KOÇ, Yusuf ŞENGÜR katılıyor.

AHMET YEŞİL (1954)

Ahmet Yeşil, 1954 yılında Mersin'de doğmuş, Türk resim sanatının önde gelen isimlerinden biridir. Sanat eğitimini 1973-1985 yılları arasında Nuri Abaç, İlhan Çevik ve Ernür Tüzün gibi önemli isimlerden almıştır. Yeşil, 2015 yılında Anadolu... Devamını oku

HASAN SAYGIN (1958)

Hasan Saygın, 1958 yılında Burdur’un Karamanlı ilçesinde doğdu. Çocukluğunu Karamanlı’da geçiren Saygın, genç yaşlardan itibaren resme büyük ilgi duydu. Ancak yeteneği, çevresindeki koşullar nedeniyle yeterince desteklenmedi. Yine de lise... Devamını oku

ORHAN UMUT (1972)

Orhan Umut, 1972 yılında Diyarbakır'da doğmuş bir Türk ressamdır. Sanat eğitimi yolculuğuna 1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun olarak başlamıştır. Hem yerel hem ulusal birçok kurum ve kuruluşta eserleri... Devamını oku

ERCAN AYÇİÇEK (1974)

Ercan Ayçiçek, 1974 yılında Trabzon’da doğdu. 1996 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü’nden mezun oldu. Kariyerinin başlangıcında, Egon Schiele ve Francis Bacon gibi sanatçılardan etkilenerek... Devamını oku

SERTAP YEĞİN (1974)

Sertap Yeğin, 1974 yılında Erzurum'da doğdu. 1999 yılında Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü'nden mezun olduktan sonra, 2003 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nde... Devamını oku

ALİ ÖZHAN GÜNEŞ (1982)

1982 yılında Gaziantep’te doğan Ali Özhan Güneş, 2007 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisans Eğitimini Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim... Devamını oku

YUSUF ŞENGÜR (1985)

Yusuf Şengür 1985 yılında İstanbul’da doğdu. 2010 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümünden mezun oldu. 2007 yılından bu yana birçok sergiye katılmıştır. Sanatçı ulusal yarışmalarda toplam 11 ödül almıştır. Resimleri... Devamını oku

EMRAH EMİR (1987)

Emrah Emir, 1987 yılında Çukurova'da doğdu. Eğitimine Çukurova'da başlayan Emir, lise dönemine kadar eğitimini burada tamamladı. 2009 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'ne kabul edildi. Lisans eğitimi... Devamını oku

BEHZAT FEYZULLAH (1990)

Behzat Feyzullah, 1990 yılında Taşkent'te doğdu. 2009 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü'ne girdi ve 2013 yılında bu bölümden mezun oldu. Feyzullah'ın sanatı, doğanın renklerini, felsefi ve mitolojik öğretilerle... Devamını oku

Konu ne zaman sanat olsa, söz dönüp dolaşıp sanatın konusunun insan olduğuna gelir. Mağara resimlerinden beri sayısını bilmediğimiz bin yıllar boyunca insanlar iz bırakabildikleri her yüzeye sevinçlerini, korkularını, üzüntülerini, hayallerini ve hayalkırıklıklarını; sözle anlatamayacakları, yazıyla ifade edemeyecekleri milyon çeşit duygularını aktarmışlardır. Yıllar geçmiş, malzemeler değişmiş, yeni anlatım biçimleri bulunmuş, konular çeşitlenmiş, çoğalmış ama insan, her zaman sanatın merkezinde kalmıştır. Çünkü sanat insana, insan olmaya dairdir. Bu nedenle de tarih boyunca insanlığın geçirdiği tüm merhalelerin; savaşların, kıyımların, güç ve iktidar hırslarının, refahın ve sefaletin, adaletsizliklerin ve de mücadelelerin birey üzerinde bıraktığı etkiler ve yaşamı algılama biçimindeki dönüşüm, sanat yapıtına yansımıştır. Tarihler, coğrafyalar, kültürler ve olaylar değiştikçe sanatın görünümü de değişmiş; ancak insanın özüne dair haller; aşk, tutku, sevgi, nefret, haset, kibir ve daha binlerce duygu sanat yapıtlarında anlatılmaya devam etmiştir.

Çağlar boyu görsel ideolojinin belirleyicisi olarak ayrıcalıklı bir yeri olan resim sanatı, sürekli biçim değiştirip yeni görünümlere bürünse de içinde barındırdığı insani öz nedeniyle figüratif anlatım her zaman önemini korumuştur. Günümüzde de insanı doğrudan ilgilendiren her türlü sorunsal figüratif resmin konusu olmaya devam etmektedir. Resim ve heykel gibi geleneksel sanat pratiklerinin yanında dijital teknolojilerin de gelişmesiyle birlikte yaygınlık kazanan yeni kategoriler 2000’li yıllarda Türkiye’deki sanat ortamının çoğul bir görünüme bürünmesine neden olmuştur. Disiplinlerarası uygulamaların da çoğaldığı günümüzde yüzeye farklı müdahalelerle yapılan uygulamalar resim sanatının yüzey estetiğine doğru evrilmesine yol açmıştır. Ancak modernizmin içe dönük ‘formalist kast’ını uzun süre önce aşan Postmodern algı, sanat üretiminin -hiç bir biçimsel anlayış ve üslubun diğerinden daha üstün olmadığı- demokratik bir yapıya doğru evrilmesine olanak sağlamıştır.

Aynı anda ve bireysel olarak üretilen klasik, gerçekçi, romantik, fantastik, izlenimci, kübist, sürrealist, soyut yada pop anlayıştaki resim pratikleri de günümüzde bu demokratik ve çoklu yapıya katkı sunmaktadır. Öte yandan yüzey problemleri ve estetik kaygıların sanat üretimini düşünsel mecradan uzaklaştırması ve pentürün çekim gücüne kapılarak yapıtın biricikliğine teslim olma kaygıları, ‘kavramsal resim sanatı’ olarak tanımlanan yeni bir kategorinin oluşmasına neden olmuştur. Multidisipliner üretim anlayışı ile resim sanatının tarihsel birikimini bir araya getirmeye yönelik çabalar, resimsel olmayan bir resim anlayışını gündeme getirmiştir. Ancak resim sanatının çağdaşlığı her durumda biçimsel yenilenme ile açıklanabilecek bir olgu değildir. Çağdaş resim sanatının parametrelerini belirlemeye yönelik sorgulamalar, dil ve anlam arasındaki ilişkinin dönüşümüne odaklanmıştır.

Dili kapalı bir sistem olarak gören yapısalcı yaklaşımlara meydan okuyan çağdaş sanat pratikleri, Derrida’nın dilin çoğul anlam üretme potansiyeline yönelik görüşlerinden ivme kazanmıştır. Dilin belirsizleşmesi sanat yapıtının anlamını da muğlak bir zemine kaydırmıştır. Yapıbozumcu bir farkındalıkla dil ve iletişimin doğasına yönelen sorgulamalar, sanat yapıtında gönderge-gösteren-gösterge-gösterilen arasındaki tekabüliyet ilişkisini yıkmaya odaklanmıştır. Bunun sonucu olarak imgenin bir anlama işaret etme zorunluluğu ortadan kalkmıştır. Öte yandan sanatçının kendisini klasik anlatımcı olarak konumlandırdığı yapıtlarda kullanılan yapıbozum yöntemi eğretileme ve ironinin okunmasını kolaylaştırmaktadır.

Klasik öğretiyi takip eden pek çok sanatçı, resim yüzeyinde imgenin kurgulanması bağlamında geleneksel olanı, kendi konumunu değiştirmek suretiyle aşmayı başarmıştır. Sanatçı artık ne dışarıdan bakan bir gözlemci ne de düz bir hikaye anlatıcısı değildir. Çağdaş sanatçı, resim yüzeyinde kendini nesneleştirdiği ölçüde çağdaşlığı yakalamış görünmektedir. Bu yüzey, içsel deneyimlerin dışavurum aracına dönüşürken yakın geçmişin gerçekçilik anlayışı yerini öznel gerçekliklere bırakmıştır. Artık sergilenen, ne ustalalıktır ne idealize edilmiş bir suret. Parçalanmış kimlikler üzerinden izleyicinin belirsizlik, çeşitlilik, heterojenlik, karmaşıklık, görecelik ve parçalanmışlık kavramları ile yüzleşmesi istenir. Kuşkusuz bunda büyük anlatıları reddeden postmodern teorilerin etkisi vardır.

İdeolojilerin perspektifinden gerçekliği anlamaktan vazgeçen sanatçı/birey kendisine dayatılan gerçekliği yansıtmak yerine yapıtında kendi gerçekliğini kurgulamaya başlamıştır. Bunun sonucu olarak da kendi kişisel hikayesine, sıradan olaylara ve büyük bir hızla akıp giden yaşamın içinde gözden kaçan, farkedilmeyen ayrıntılara odaklanmıştır. Bu durum sanat üretimine sınırsız bir konu zenginliği olarak yansımış ve insanı ilgilendiren her türlü mesele öznel bakış açılarıyla yeniden kurgulanmıştır.

14 Nisan – 2 Mayıs 2017 tarihleri arasında Galeri Soyut’ta izleyicilerle buluşacak olan “Figür-Yorum” isimli karma sergi, ülkemizde figüratif resim alanında üretim yapan genç sanatçılarla değerli ustaları bir araya getiriyor. ‘İnsan’ı merkeze alarak gerçekleştirdikleri yapıtlarında özgün bir biçim dili geliştirmiş olan bu sanatçıların hepsi de tuval üzerinde kendilerine sunulan gerçeği değil, kendi gerçekliklerini kurgularken eski ustalardan ayrılıyorlar. Büyük hikayeler yada üst anlatılara yönelmektense sıradan olanı hayatın içinde gözden kaçan ayrıntıları büyük bir samimiyetle dile getiriyorlar.
– Meryem Uzunoğlu

Haftanın Seçkisi

Yükleniyor...