“Uzun zamandır sanatını yakından izlediğim ressam Ilgın Erdem’in resimlerindeki figürlerin suretlerinde; silinmez bir ifade efekti sükût. Mutlak bir sessizliğin içinde duruyor her figür.
“Yalnızca biçim, desen aracılığıyla…
Kendi dinginliği içinde hareket etmesi gibi, sessizliğe ulaşılabilir.” der ya TS Eliot, Ilgın Erdem’in suretleri de dingin bir sessizliğe ulaşıyor; masumiyeti ve huzuru kutsayarak, resminin içindeki derinliğe çekiyor izleyicisini. Sanatı masumiyetle dolu. Yiten masumiyetlerinin sessizliğini arıyor; susturulmuş kadınların, düşle gerçek arasındaki sükutunu. İzleyicisini içsel bir diyaloğa çağırıyor onun kadınları. Dünyanın yüklerinden arınarak, iç huzuru ve dinginliği, “burada ve şimdide olma” üzerinden, özgürleşmek için arıyorlar sanki. Ve suskuları, ruhlarını yoran sancıların suretlerindeki gölgesi.
Yaşamın bunaltıcı, kaotik yoğunluğundan, dünyanın gürültüsünden arınarak; kendi içine çekilen, kendine yolcu kadınların susuk resimsel şiirleri dokunuyor içimize…
Yoğun duygular tutanağı her bir resmi, Erdem’in özel dünyasına götürüyor bizi.
İnsanın sesini yitirip duyulmadığındaki duru, saf ve masum halleri onun temel izleği. Her bir suretine masumiyet katıyor:
Çocukluğumuzdan uzaklaştıkça, yitirdiğimiz masumiyetimizden uzaklaşmamızı sorgulayarak.
Saf ve masum an’lar toplamı bu resimler.
Çizgilere, renklere derin bir duyarlıkla yön vererek kır çiçeklerinin hüznüyle betimliyor suretlerin masumiyetini.”
İbrahim Karaoğlu